Katar, Dünya Kupası ve Para
Pek muhterem Kaarî’lerim,
Umarım, sıhhatiniz yerinde okuyorsunuzdur bu yazıyı. Recai Güllapdan’a bir selam çaktıktan sonra, sizlerle ilk buluşmamızdan duyduğum memnuniyeti dile getirmeme müsaade edin. Mâlumunuz, dünyanın gündemindeki en büyük başlık, Katar’da düzenlenen Dünya Kupası. Pandemi öncesi verilen rüşvetlerle anılan bu organizasyon, ilk defa bir Orta Doğu ülkesinde yapılıyor ve damağa çalınmış bir parmak bal hükmünde. Amaç Orta Doğu ülkelerinin kıymetli gençliğini, futbola daha düşkün hale getirmekmiş.
Evet Katar’ın çok parası var, evet bugüne kadar yapılan en pahalı Dünya Kupası organizasyonunu izliyoruz ve evet sonunda kimseyi mutlu edemeyecekler.
Katar, futbolla içli dışlı bir ülke aslında. Her sene, Katar Emiri’nin direkt veya dolaylı yoldan sahip olduğu kulüp, Şampiyonlar Ligi finalinde boy gösterir. Katar Emiri Şeyh Temim; İngiltere’de eğitim görmüş, ve on yıl önce babasının Arap Dünyası’nda görülmeye alışık olmadığımız bir tarzda tahttan oğlu lehine çekilmesi ve abisinin de onun lehine taht hakkından vazgeçmesiyle, genç yaşta büyük sorumluluk yüklenmiş bir şeyh. Şu anda da sadece 42 yaşında. İngiltere’de eğitim alıp da futboldan uzak kalmak mümkün mü? O da kalmamış zaten. Manchester City, Paris Saint Germain ve Barcelona gibi kulüplerdeki faaliyetleriyle de kraliyet parasının bir kısmını buralarda değerlendiriyor. Katar Havayolları reklamı olmayan bir büyük futbol maçı hatırlıyor musunuz mesela? Kendine göre bir cihat anlayışı onunki de. Kendince Müslümanlığı batı dünyasına tanıtmanın en iyi yollarından birisini tespit etmiş. Yazının bundan sonraki kısmı da aslında bu niyet üzerine şekillenen bir şampiyonayı anlatacak.
Neden Katar’ın bu konuda ısrarcı olduğunu ve başındaki şeyhi ile nasıl direkt bağlantılı olduğunu anlatıyor yukarıdaki cümleler. Yalnız bunun dışında da başka durumlar var. Katar’da bu organizasyonun yapılması aslına bakarsanız UEFA’nın birçok kuralını çiğnemesine, bir çok rutinin dışına çıkılmasına,
hatta bütün dünyadaki liglerin en hareketli ve hararetli olduğu bir zamanda hepsine ara verilmesine sebep oldu. Pandeminin futbolda birçok rutini bozmasıyla, bu son rutinden çıkma UEFA’nın işini daha kolaylaştırdı diyebiliriz. Katar’ın UEFA üyelerine ülke seçimi yapılmadan önce rüşvet verdiği iddiası uzun süre kamuoyunu meşgul etmişti. Aslına bakarsanız bu rüşvet iddiasına sebep olan en önemli argüman da böyle bir programa nasıl evet denildiğinin bir türlü anlaşılamamış olması.
Batı toplumunda da özellikle bazı riskler göze alındığında ve doğru fiyatlandırma yapıldığında rüşvet çarkının hala dönmekte oluyor olması gerçeği var.
Batı Dünyası’nda rüşvetin olmadığı ve hatta her şeyin büyük bir hakkaniyetle yapıldığı gibi yanlış bir algı toplumumuza yerleşmiş durumda. Batı toplumunda da özellikle bazı riskler göze alındığında ve doğru fiyatlandırma yapıldığında rüşvet çarkının hala dönmekte oluyor olması gerçeği var. Ve UEFA’dan bu rüşvet iddiaları ile ilgili bir soruşturma veya cezalandırma açıklaması hâlâ kamuoyuna iletilmiş değil. Tabii bir taraftan İslam’ı temsil gayesiyle çıkılmış bir yolda, rüşvet vermek gibi süfli (aşağılık) bir yola başvurulmuş olması yaralayıcı olsa da bunun şeyhin etrafındakiler tarafından bir mücahede olarak görülmesi ve bu mücadelede her silahın kullanılmasında beis (kusur) görülmemesi bu sonucu doğurdu.
Katar, Dünya Kupasının organizasyonunu yapma görevini aldıktan sonra, üzerine düşeni fazlasıyla yapmak için kollarını sıvadı. Büyük stadyumlar, altyapı çalışmaları ve ulaşım için önemli yatırımlar yapıldı. Bir önceki Dünya Kupasında Rusya’nın harcadığı yirmi (20) milyar $’a karşılık, Katar bunun 11 katı olan 220 milyar $ harcamaktan kaçınmadı. Ülkeler, çoğu zaman Olimpiyat veya Dünya Kupası gibi uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yaptığında, bunun paraya dönüşmesini beklemezler. Oraya gelen insanların ülkeyi tanıması, ilerleyen aşamada turist olarak geri gelmeleri ve dünya çapında bir gövde gösterisinde bulunmaları onlar için yeterlidir aslında. Görünen o ki ‘’Katar Şeyhliği’’ bunu fazlasıyla yapmaya çalışıyor. Zaten imkanlarının var olması, bu organizasyonu dünyaya kültürü dışında dinini de tanıtma adına bir araç olarak görmesi bu çapta bir harcamayı yapmalarına sebep oldu denilebilir.
Katar’da bu yatırımlar yapılırken tüm dünyanın ayağa kalkmasına sebep olan bazı kötü hadiseler de yaşanmadı değil. Birçok işçi ölümü rapor edildi ve işçilerin geç saatlere kadar uzun mesailerle çalışarak bu işleri tamamladıkları gerçeği dünya kamuoyunda konuşuldu, haberleri yapıldı. Bu da Katar’ın mücadelesine karşı girişilmiş başka bir mücadeleydi. Katar’a dünyanın başka bölgelerinden, özellikle Güney Asya’dan gelen birçok işçinin çok zor koşullar altında çalışmasına karşın, kendi ülkelerinden o topraklara gelmelerine değecek kadar bir ücret almış olsalar da, batı dünyasındaki kazançlara karşılaştırıldığında emeklerinin karşılığını alamamış olması gibi başka bir gerçeklik de var.
Bir diğer kriz ise Dünya Kupası başladıktan sonra ortaya çıktı. O da eşcinsellik savunucularının ülkede herhangi bir şekilde öne çıkmasına müsaade edilmemesiydi. Bu tutum her ne kadar doğu dünyasından bakıldığında, çok yerinde ve makul görünse de batı dünyasında eşcinsel hakları çok önde tutulduğundan, oluşturulmaya çalışılan güzel imaja ciddi bir darbe vurdu. Almanya’da bugün Dünya Kupası heyecanı her defasında olduğundan çok daha aşağı bir seviyede. Öyle ki birçok bar ve kafe maçları yayınlamama kararı aldı. Burada tek bir sebep var; eşcinsel haklarını savunan işaretlere ve sembollere izin verilmemesi. Bunu, yazıyı okuyan birçoğunuz gibi ben de aşırıya giden bir davranış olarak görsem de maalesef konu bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Sadece gökkuşağı desenli pazu bandlarına müsaade etmemek bile bu hassas tabakayı incittiğinden, onların mağduriyetlerinin savunucuları olduğunu iddia eden geniş bir kitleyi de çok rahatsız etti.
Bunun dışında içki ve uyuşturucu maddelerin kullanımına kesinlikle müsaade edilmemesi de orada bulunan ve oraya gitmeye imkan bulamayan insanları çok rahatsız etmiş durumda. Özellikle Şeyh’in de çok iyi tanıdığı İngilizler, bir bira veya ale eşliğinde olmadan maç izlemekten pek keyif almazlar. Fakat Katar, ev sahibi benim o zaman kuralları da ben koyarım ısrarına devam ediyor.
Katar Şeyhliği’nin tavrına hak verip vermemek önemli değil, benim burada anlatmaya çalıştığım dünyanın bu organizasyonu nasıl gördüğü. Evet Katar’ın çok parası var, evet bugüne kadar yapılan en pahalı Dünya Kupası organizasyonunu izliyoruz ve evet sonunda kimseyi mutlu edemeyecekler. Petrol zengini bir ülkenin kendi idealleri doğrultusunda bir hedefi olduğu ve oraya varmaya çalıştığını net olarak görüyoruz sadece.
Elbette ki aranızdan bu kadar büyük meblağlar daha iyi değerlendirilebilirdi, sonunda kimseyi memnun edemeyecekseniz neden böyle bir organizasyona giriştiniz, bununla ilgili gerekli araştırmaları yapacak ve
sonuçlara ulaşacak ekiplerimiz yok muydu gibi yüzlerce soru soranlar çıkacaktır. Bu soruların cevabı hiçbir zaman verilmeyecek. Dünya, garip bir Dünya Kupası hatırasına sahip olacak. Eğer daha büyük bir sansasyonel olay olmazsa en pahalı organizasyon, damakta acı bir tat olarak hatırlanacak.
Muhakkak ki pozitif birkaç resim olacaktır ama şu ana kadar görülen ve takdir edilen tek şey, Japonların maçlardan sonra kendi bulundukları bölgede hiçbir çöp bırakmamaları ve yine aynı ekibin soyunma odalarını tertemiz bırakmış olmaları.
Önümüzde birkaç haftalık bir macera kaldı. Bakalım büyük bir sansasyon kopacak mı? Hepimizi mutlu edecek veya daha da mutsuz edecek hadiseler yaşanacak mı? Umarım önümüzde olumluya giden bir resimle karşılaşırız. İlk yazım biraz can sıkıcı olmuş olabilir, söz veriyorum bundan sonrakileri daha eğlenceli hale getirmeye çalışacağım. Kalın sağlıcakla…