Hayatın dalgalı denizinde, orta yaş işsizliği, bir tsunami gibi aniden patlayarak sayısız ailenin mutluluk barajını acımasızca yerle bir eder. Bu durum yalnızca bireyin kariyerinde keskin bir düşüş olarak değil, aynı zamanda aileleri ve hayatları dipsiz bir karanlığa sürükleyen kasvetli bir fırtına olarak görülür. Orta yaş işsizliği, iş dünyasının amansız rekabet ortamında açılan derin bir yara gibidir.
2024 yılında Xu Zheng’in çektiği “Tersine Akan Hayat 逆行人生” filmi, bu acı gerçeği ele alarak, orta yaş işsizlerinin parçalanmış iç dünyalarını bir ayna gibi yansıtır. Filmin kahramanının inişli çıkışlı hayatı, sıradan bireylerin çırpınışlarına dair trajik bir kesit sunar. Bu yazıda, filmin ana karakterinden Zhang Ming gibi gerçek hayattaki bireylerin mücadelelerine uzanarak, orta yaş işsizliğinin ardındaki karmaşık gerçekleri gözler önüne serecek, bu meseleye dair çaresizlik ve umudu birlikte hissedeceğiz.
Xu Zheng’in filmi “Tersine Akan Hayat 逆行人生”, orta yaş işsizlerinin acı dolu hikayesini canlandırır. Filmin ana karakteri Lin Yu, 40 yaşında bir reklam ajansında tasarımcı yönetmen olarak çalışan biriydi. Kariyerinin parlak döneminde, yaratıcılığı ve deneyimi sayesinde sektörde tanınmış bir isim haline gelmişti.
Başarılarıyla dolup taşan bu kariyer, ailesi için de mutluluğun temel taşıydı: ferah bir ev, lüks bir araba, iyi bir eğitim alan bir çocuk ve başarılı bir eş… Ancak hayatın dişlileri dönmeye başladığında, reklam sektörüne dijitalleşme dalgaları büyük bir hızla vurdu ve Lin Yu’nun düzenini altüst etti.
Yeni medya platformlarının yükselişi, reklam dünyasında köklü değişikliklere yol açtı. Geleneksel reklamcılık, genç neslin değişken tüketim alışkanlıkları ve modern teknolojilerin hızlı ilerleyişi karşısında zayıf düşmeye başladı. Lin Yu’nun çalıştığı şirket, bu değişimle baş edemedi ve bir çözüm olarak işten çıkarmalar başladı. Uzun yıllardır şirketin inovatif kadrosunu oluşturan Lin Yu da bu listeden kaçamadı.
İşini kaybettikten sonra Lin Yu başlangıçta iyimserliğini korumaya çalıştı. “Bu, hayatımda geçici bir engel,” diye kendini teselli ediyordu. Ancak gerçeklik, bu hayalleri hızla yerle bir etti. Yeni iş arayışında, yaşlılığının ve geleneksel reklamcılık tecrübesinin modern dijital dünyada bir engel olduğunu gördü.
Teknolojiye ayak uydurabilmek için birçok kursa katılmaya başladı, ancak eski iş yükünden gelen yorgunluk ve yaşının getirdiği zorluklar, öğrenme sürecini zorlaştırıyordu. Bu esnada, ailesine olan ekonomik baskılar da giderek artıyordu. Yüksek ipotek borçları, araba kredisi ve çocukların eğitim masrafları Lin Yu’nun omuzlarına ağır bir yük bindirdi. Eşi bazen “Bu kadar süredir işsizsin, hala bir iş bulamadın mı?” diye serzenişte bulunduğunda, bu sözler adeta bir hançer gibi kalbine saplanıyordu.
Filmde Lin Yu’nun çaresizliği ve mücadeleleri, izleyicilere adeta bir ayna tutar. İş görüşmelerinde yaşı sebebiyle maruz kaldığı ayrımcılık, evde ailesiyle yaşadığı gerginlikler ve kendi içindeki tükenmişlik duygusu, bunların her biri filmde ustalıkla işlenmiş. Film, her detayıyla orta yaş işsizliğinin trajedisini gözler önüne sererken, bir yandan da izleyiciye insanın dayanıklılığını ve umut ışığını hatırlatır.
Filmdeki hayali, rüya gibi ancak bir o kadar da gerçek dünya, bizi Zhang Ming’in hikayesine götürüyor. Zhang Ming’in yaşadıkları Lin Yu’nun’kilere oldukça benzer ama aynı zamanda kendi eşsiz acılarını da taşıyor. Onlar, aynı fırtınada savrulan iki yalnız tekne gibiler.
37 yaşındaki Zhang Ming, bir orta ölçekli şirkette departman müdürüydü. Bu, onun kariyerinin zirvesiydi; sabit ve tatmin edici bir maaş, sıkı çalışmasının karşılığıydı ve ailesi için görünüşte sorunsuz bir gelecek vaat ediyordu. Onun ailesi de Lin Yu’nunki gibi umut ve sorumlulukla dolu bir tablo çiziyordu. Ancak şirketin kötü yönetimi, kara bulutlar gibi ufukta belirdi ve işten çıkarmalar devasa bir dalga gibi çalışanlar üzerinde belirdi. Zhang Ming, tamamen hazırlıksız bir şekilde bu dalganın şiddetine maruz kaldı.
Başlangıçta Lin Yu gibi, kendini ve ailesini iyimser sözlerle teselli etmeye çalıştı: “Endişelenmeyin, hemen yeni bir iş bulacağım. Bu sadece küçük bir aksilik.” Ancak zaman acımasızca geçerken, iş aramanın zorluğu vahşi bir canavar gibi özgüvenini yavaş yavaş tüketti. Eşinin tavrı, ilk başlardaki nazik teselliden çaresiz serzenişlere dönüştü: “Sen bu işi yapamıyor musun? Evdeki harcamalar böyle giderken daha ne kadar dayanacağız?” Bu sözlerin her biri, kalbini kesen keskin bir bıçak gibiydi. Aile bütçesinin ağırlığı ise taşınmaz bir kaya gibi onu neredeyse nefessiz bırakıyordu.
Zhang Ming, iş piyasasında her kapıyı çalıyor ancak her kapı yüzüne kapanıyordu. Kendi zamanına uygun becerileri ve iş modelleri, yeni piyasa koşullarında antika gibi görünüyordu; tarihsel bir değer taşısa da artık işlevselliklerini kaybetmişlerdi. Gönderdiği özgeçmişler denize atılmış taşlar gibi bir yankı olusturmuyor, nadiren gelen birkaç mülakat fırsatı ise yaş ayrımcılığı ve yeni becerilere dair eksikliklerle sonuçsuz kalıyordu.
Banka hesabındaki bakiye kum saatindeki kum taneleri gibi azalırken, endişe kalbini sıkıca sarıyordu. Her harcama, bedeninden bir parça koparıyor gibiydi. Çocuğu, ek ders almak istediğini söylediğinde sadece gözlerini kaçırabiliyordu ve içinden şu sözler geçiyordu: “Oğlum, baban şu an bunu karşılayamaz, özür dilerim.” Bu çaresizlik, onu kara bir sis bulutu gibi tamamen sardı ve derin bir suçluluk duygusuna sürükledi. Ailedeki kahkahalar birer kuş gibi uzaklara uçmuş, yerlerini sessizlikle bastırılmış bir atmosfer almıştı. Eskiden sıcacık olan ev, şimdi her köşesi keder ve umutsuzlukla doluydu ve omuzlarındaki yük pek ağır hale gelmişti.
42 yaşındaki Li Hua, geleneksel bir üretim şirketinde yıllarca teknik uzman olarak çalışmıştı. Üretim süreçlerinin her bir aşamasını avucunun içi gibi bilirdi; karmaşık makineler onun gözünde kendi çocukları gibiydi. Ancak, otomasyon teknolojisinin yaygınlaşmasıyla, birçok robot insan iş gücünün yerini almış ve çalıştığı pozisyon gereksiz hale gelmişti. İşsiz kalan Li Hua, otomasyon ekipmanları ve programlama bilgisi gibi yeni teknolojilerle yüzleşirken eşi görülmemiş bir kafa karışıklığı yaşamıştı. Ailenin ekonomik baskısı bir anda artmış, eşi ev ekonomisine katkıda bulunmak için çalışma saatlerini artırmak zorunda kalmış, çocukları ise hobilerinden fedakârlık etmek zorunda kalmıştı. Li Hua, çaresizce eşine şöyle diyordu: “Bu değişim çok hızlı oldu, nereden başlayacağımı bilmiyorum! ”
Finans sektöründe ise 45 yaşındaki Zhao Gang, benzer bir durumla karşı karşıya kalmıştı. Bankada 20 yıla yakındır çalışan Gang, geleneksel kredi işleyişini çok iyi bilen biriydi. Ancak finansal teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, online ödeme sistemleri ve akıllı danışmanlık gibi yeni iş modelleri geleneksel bankacılığı kökten sarsıyordu. Bankacılık işlemlerindeki büyük değişiklikler, Zhao Gang’ın bildiği alanları gittikçe küçültmüş, yeni pozisyonlarda gereken bilgi ve beceriler ise onun için aşılması güç engeller haline gelmişti. Ev kredisi, çocuğunun eğitim masrafları ve yaşlı ebeveynlerin bakımı gibi sorumluluklar, işsizlik baskısı altında onu boğuyordu. Aile içindeki gerilim artmış, eskiden huzurlu olan ev ortamı gergin ve kasvetli bir hale bürünmüştü. Eşi şikâyet ederek şöyle diyordu: “Bankada yıllarca çalıştın ama şimdi bir iş bile bulamıyorsun?” Zhao Gang ise sadece iç çekmekle yetiniyordu.
Filmdeki Lin Yu ve gerçek hayattaki Zhang Ming, Li Hua, Zhao Gang… Onların işsizlik hikâyeleri, kaderin bir oyunu değil, ticari dünyanın acımasız değişimlerinin doğal bir sonucuydu. Günümüzde teknolojinin hizla geliştiği bir çağda, tüm sektörler yeryüzü hareketleri gibi şiddetli ve derin bir dönüşüm yaşıyor. Bu dönüşüm, orta yaşlı çalışanların mesleki hayatlarını biçen acımasız bir tırpan gibi işliyor. Bu nedenlerle, işsizlik sadece Lin Yu’nun ya da Zhang Ming’in kaderi değil, günümüzün ticari dünyasında pek çok orta yaşlı çalışanın karşı karşıya kaldığı sert ve acımasız bir gerçekliktir.
“Yaşamın Tersine Akışı 逆行人生”, hem güldüren hem de hüzünlendiren harika bir film. İzleyiciye hayatın zorluklarını hatırlatırken aynı zamanda moral ve cesaret veriyor. Adeta bir ruhsal iyileşme gibi; belki biraz klişe olabilir ama yine de insanın içini ısıtıyor ve adeta güç veeriyor. Eğer hâlâ izlemediyseniz; hemen kendinize bir çay hazırlayıp, yanına biraz çerez veya kek yaparak bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Eminim ki siz de bu filmde kendinizden bir şeyler bulacaksınız!